18 Eylül 2012 Salı

....ALINTI.....


      Sessizliği yırtıp bir çığlıkla başlayan nöbetlerle tükeniyor zaman… Gece indiğinde şehrin üstüne, sesim daha ağlamaklı. Kirpiklerime tutunan birkaç damla yaş, içime akıttıklarımdan habersiz yol alıyor yüzümün kaybolmaya yüz tutmuş haritasında.Geceyle gelen bir yanılgı mı bu?            Geceden sonra da beklese ya, gülen gözlerin beni köşe başında? Yüreğimin en deli köşesine gelip oturmuşken varlığın, benim varlığım sadece bir tanışıklıkta kalmamalı. Böylesine yalnız, böylesine çaresiz, böylesine muamma bir “ruh üşümesi” yaşamadım ben. Beni daha da fazla yaralayan, sen olmadan geçen zaman ve sana geç kalmışlığın ıstırabı…Bense her günü seni biraz daha fazla görebilme umuduyla yaşıyorum.Ne kadar uğraşsam da bana doğru akmıyor zaman… Pencereye yaslanıp elinde kahve fincanını tutarken, köşe başından çıkıp gelmesini beklediğin ben olsam… Ya da bir sabah uyandığımda yastığıma sinmiş kokun hafızama kazınsa… Bir de hayatım şart kipinden kurtulup seninle geniş zamanlara yayılsa…
       Gönlüme seni misafir ettiğimden beri hiç rahat uyku uyumadım. Uyandığımda sana uzak olmanın verdiği derin sızı tüketti beni. Rüyamda bile yalnız kalmışlığım, sana olan hasretimi, gönüllü sürgünlüğümü artırdı. Hayata tutunmak için seçmiştim seni ama şimdi daha çok emekliyorum dizlerimin üstünde…Her bahar yağmurunun ardında gökkuşağı doğar benim mevsimimde. Böyle içine içine yağan yağmurlar, hangi iklime ait ki renklerin cümbüşünden mahrum bırakıyor beni? Benzer acılar coğrafyasında kök salmışken geçmişimiz, birbirimizden uzağa düşüyoruz. Ortak paydalarımızı eşitleme vakti gelmişken, konuşmaktan bile kaçıyoruz. Ve hep susuyoruz, aynı mekânlarda… Parçalanmış ruhlarımızı saklıyoruz kendimizden… Noktaları birleştirince “doğru” oluyormuş ya; yalan! Yok, öyle bir şey… Her şey bitmek için başlıyor sanki. Ve dramatik kaygılar, yüksek gerilim hattına yakalanmış kuşlar gibi ölüyor. Ölü kuşlar gibi sınırsız bir coğrafyada yok olup gidiyor leş kargalarının gagasında… Sonra neresinden tutsam hayatın, elimde kalıyor her bir parçası. Nasıl bir yapboz ki bu yıllardır tamamlanamadı? Gülüşüne bir ömrü sığdırabilecekken tuzlu damlalarda boğuluyorum ben.”Acılar denizi”ne cankurtaran olmadan dalanlardanım. Adın yüreğimin arka sokaklarında özelleşmişken, yüzüme yakışan bir avuç hüzün oluyor. 
Sonra, sırf seni anlatmak için ayrıcalıklı sözcükler seçiyorum lügatten. Anlamlandırması ve taşınması güç cümleler dökülürken gecenin en tenha saatinde dilimden, yine de diyorum ki; iyi ki varsın! Sayfalara sığmamışken adın, dudaklarımda kekre bir tebessüm gülüşlerinden çaldığım… 
        Dokunsan un ufak olacağım, biliyorum… Yüreğimi yüreğine dokunduramamışken, asla pişman olmayacağım bir firara gebe bu gece. Sen uykuyu gözlerine merhem diye sürmüşken bu saatte, ben yitirdiklerimi sorguluyorum karanlıklarda…

17 Eylül 2012 Pazartesi

KEŞKELERLE YAŞANMIYOR.....

Çok sevdiğim biri var, hemde içimde fırtınalar koparcasına sevdiğim biri öyle biri ki sevdiğimi söylediğim kadar üzdüğüm biri.Ona kızamıyorum çoğu konuda haklı olduğunu biliyorum kim ister ki kendisini sürekli üzen birisiyle beraber bir yuva kurmayı,zamanını geçirmeyi kim ister ki...hangi insan vaktini boşa geçirmek ister yada hangi insan istediği erkeğin gerçekten istediği gibi olup olmadığını öğrenmek için bu kadar uzun süre bekler.İşte 'O' gerçek bir aşk,gerçek bir kalp ve tek sevgili...o sabretti bana 2 yılı devirdik bu sabırla ama insan bu sabır taşı değil ki elbet bir yerde çatlıyo.Dedim ya ona kızamıyorum ben ne zaman onu anladığımı sandığımda hep sadece anladığımı sandım o ise bana hep inandı ve hep anlattı sabırla anlattı aslında anladım gerçekten anladım ama neyiii...acaba benim anladıklarım gerçekten onun anlatmak istedikleri miydi??Pek sanmıyorum çünkü ben eminim ki eğer onun anlatmak istediklerini anlasaydım şuan da bu yazıyı yazıyor olmazdım.Ben seviyorum onu biliyorum gerçekten seviyorum çünkü ömrüm boyunca hissetmediğim şeyleri hissettim ona karşı.Aradığımda açmayınca içim sıkıştı,mesajıma karşılık vermediğinde yüreğim daraldı,sesini durgun hissettiğimde ve bu sıkıntının benim yüzümden olduğunu düşündüğümde bir kutunun içinde sıkışır gibi hissettim kendimi.İlk yan yana geldiğimiz günü hatırlıyorum hatta hiç unutmadım ki eminim o da hatırlıyordur nasıl şekilden şekile girdiğimi,onun yanına oturabilmek için ne bahaneler uydurmak zorunda kaldığımı o da unutmamıştır biliyorum.Ama bizim aramızda bi sorun var anlayamadığım sebebini bildiğim fakat bir türlü çözemediğim bir problem.Keşke bu sorunu çözme yolunu bulabilsem keşke onu dünyanın en mutlu insanı edebilsem ve keşke onu kendime aşık edebilsem.Geçen gün mektubunu okudum kendine yazdığı mektubu gelecekteki kendisine, demiş ki "Aşık olduğum adamla evleneceğim diye " üzülmedim değil üzüldüm çünkü ben onu kendime aşık edemedim.

Ben karşılıklı sevginin her şeyi çözeceğini düşünenlerdenim.Yeter ki biraz zaman tanısın insanlar birbirlerine.O yüzden keşke demek istemiyorum artık.Sevdiğim insan için herşeyi yapmak istiyorum.Onun mutluluğu için,sadece onun sevgisini kazanmak için herşeyi elimden ne gelirse yapmak istiyorum.Onu çok seviyorum çünkü o benim tek AŞKIM.
 

Nietzsche'den Salomeye


Öyle bir hayat yaşıyorum ki, Cenneti de gördüm, cehennemi de.

Öyle bir aşk yaşadım ki, tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de.

Bazıları seyrederken hayatı en önden, kendime bir sahne buldum oynadım.

Öyle bir rol vermişler ki okudum, okudum, anlamadım.

Kendi kendime konuştum bazen evimde

Hem kızdım hem güldüm halime.

Sonra dedim ki “söz ver kendine.”

Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin.

Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin

Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin

Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin

Öyle bir hayat yaşadım ki, son yolculukları erken tanıdım.

Öyle çok değerliymiş ki zaman hep acele etmem bundan, anladım...

Can Yücel / Anladım

Bunca zaman bana anlatmaya  çalıştığını,kendimi bulduğumda anladım.Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,Kendi yolumu çizdiğimde anladım..Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak,dinleyerek değil..Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım..Yüreğinde aşk olmadan geçen hergün kayıpmış,Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım..Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden,Neden hiç ağlamadığını anladım..Ağlayanı güldürebilmek,ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş,Gözyaşımı kahkaya çevirdiğinde anladım..Bir insanı herhangi biri kırabilir, ama bir tek en çok sevdiği acıtabilirmiş,Çok acıttığında anladım..Fakat,hakedermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını,Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terkettiğinde anladım..Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet,Yüreğini elime koyduğunda anladım..''Sana ihtiyacım var, gel ! '' diyebilmekmiş güçlü olmak,Sana ''git'' dediğimde anladım..Biri sana ''git'' dediğinde, ''kalmak istiyorum'' diyebilmekmiş sevmek,Git dediklerinde gittiğimde anladım..Sana sevgim şımarık bir çocukmuş,her düştüğünde zırılzırıl ağlayan,Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım..Özür dilemek değil, ''affet beni'' diye haykırmak istemekmiş pişman olmak,Gerçekten pişman olduğumda anladım..Ve gurur, kaybedenlerin,acizlerin maskesiymiş,Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış,Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım..Ölürcesine isteyen,beklemez,sadece umut edermişbir gün affedilmeyi,Beni affetmeni ölürcesine istediğimde anladım..Sevgi emekmiş,Emek ise vazgeçmeyecek  kadar, ama özgür bırakacak kadar  sevmekmiş...